Eskişehir’in suyu, toprağı madencilere peşkeş
Eskişehir’de çevre talanını konuştuğumuz Av. Mert Yedek, Koza ve Cengiz’in şehrin suyunu talan edecek projelerle geri döndürülemez zararlar vereceklerini ve iktidarın yanlarında olduğunu anlattı.

Fotoğraf: Berk Başar
Berivan Özkara
[email protected]
Maden ve enerji şirketleri, yasa ve yönetmelikleri, acele kamulaştırmaları, kanun tekliflerini de arkalarına alarak çevre talanını her geçen gün hızlandırıyor. Geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kuruluna sunulan ve değiştirilmek üzere geri çekilen iklim kanunu, Meclisten alelacele geçirilen 15 maddelik enerji ve maden kanununda değişiklikler yapan kanun, AKP’nin MKYK’sine giren maden ve enerji patronları bu talanın önünü açan bazı adımlar. Tüm bunlar ise yerellere bir yıkım olarak yansıyor. Kuraklığı, zirai donları, iklim değişikliğini her geçen gün daha da hissederken Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu Üyesi Av. Mert Yedek ile çevre alanındaki gelişmeleri ve Eskişehir’deki talanı konuştuk.
‘Cengiz’in talanı rafa kaldırılmadı’
Eskişehir’de günümüzde birden çok fazla maden projesi gündeme geliyor. Yakın zamanda da bir kısmının Bakanlıkta komisyon toplantılarının yapıldığı biliniyor. Eskişehir’de Koza ve Cengiz başta olmak üzere maden sahalarındaki son gelişmeler neler?
Cengiz Holdinge bağlı Eti Bakır AŞ’ye ait Alpagut Atalan bölgesindeki altın-gümüş madeni projesinin İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapıldı. Toplantıya çevresel etki değerlendirme (ÇED) sürecindeki usul ve içeriğine dönük eksikliklerini Bakanlığa bildirmek üzere Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu olarak katıldık. Eskişehir’i temsilen birçok kişi ve kurum da projeye dair itirazlarını dile getirmek için toplantıya katılım sağladılar. Bakanlık yapılan itirazlar ve projeye bağlı kendi incelemeleri sonucunda ÇED sürecini durdurdu. ÇED sürecinin durdurulmasıyla ÇED raporunu hazırlayan şirkete saptanan eksikliklerin giderilebilmesi için 12 aylık ÇED raporunun revize edilmesi imkanı sağlandı. Dolayısıyla yeniden bir süreç başlaması muhtemel. Her ne kadar ÇED sürecinin durdurulmasını sevinçle karşılasak da ders alınmayan birçok maden faciasıyla birlikte halihazırda projenin eksiklikleriyle beraber ÇED sürecinin sonlandırılması için mücadelemize devam edeceğiz.
Fotoğraf: Evrensel
Kaymaz'da yapılan çalışmalara dair gerçekleşen eylemde Avukat Mert Yedek
Ancak proje rafa kaldırılmış değil. Yakın bir zaman da Bakanlığa göre belirlenen ‘eksiklerin’ giderilmesiyle yeniden gündeme getirilecek. Komisyon üyesi olmadığımız için projenin durdurulma sebebine ilişkin bir bilgilendirme Bakanlıkça şeffaf bir şekilde yapılmıyor. Bu projeyle Eskişehir’de yüz binlerce ağaç kesilecek, doğa ve ekosistemimize geri dönüşü olmayacak düzeyde tahribat verileceği ortada. Proje kapsamında yıllık düzeyde 9.4 milyon ton su kullanılacak. Bu su miktarı Eskişehir’in yıllık kullandığı suyun 5’te 1’ine tekabül ediyor. Suyun temin edilmesi için ise yer altı suları, tarım sulama göletleri ve Sakarya Nehri’nin kullanılması planlanıyor. Su fakiri olan şehrimiz için telafisi imkansız düzeyde bir tahribat yaratacağı ortadayken projedeki eksikliklerle değil Sakarya Havzası’nın maden sahasına kapatılması sebebiyle ÇED sürecinin sonlandırılması gerekmektedir.
Bakanlık temsilcilerinin projeyi aklayan refleksi, maden faciaları yaşandığı zaman ise iki yüzlülükle sorumluluk üstlenmediğine şahit oluyoruz. Alpagut - Atalan bölgesinde yapılması planlanan maden projesi için Bakanlığın bölgeye ve tabiata hiçbir zarar olmayacağı iddialarıyla şirket adına taahhütlerde bulunarak suç işlediğine tanık olduk. Konuyla ilgili suç duyurusunda bulunsak da kamu görevlileri yargılanmadı.
‘Koza Eskişehir’i maden çöplüğü yapma niyetinde’
16.04.2025 tarihinde ise Koza Altın’ın Çanakkale’deki altın madeninde çıkarılan cevherin Eskişehir Kaymaz’a taşınması projesi tüm itirazlarımıza rağmen İDK komisyonundan geçti. Kaymaz’daki tesise 3. atık barajı yapılmasına dair kapasite artışı da mahkeme kararına rağmen, Bakanlığın şirket yanında tavır almasıyla onaylandı ve Eskişehir halkı denetimsiz bir maden sahasıyla karşı karşıya.
Koza’nın Eskişehir’i maden çöplüğüne dönüştürmek istediği proje sadece Çanakkale projesi değil. Başka alanlardaki maden ocaklarından getirdiği cevherle, Eskişehir’i adeta maden çöplüğüne dönüştürme hamleleri planlıyor. Çanakkale, Sarıcakaya, Tepebaşı, Söğüt, Pazaryeri, Bozüyük, Kütahya Gediz, Ürgüp, Erzurum Karayazı maden projelerinin hepsini Eskişehir’e taşımak için ÇED süreçlerini başlatıyor. Bunlardan Sarıcakaya ve Söğüt projeleri mücadelemizle iptal edildi. Bütün bu projelerin ortak özelliği ise entegre projeler olması, aynı zamanda şirketin kendi ÇED raporlarında Eskişehir açısından bir etki değerlendirmesi göremememiz de tesadüf değil.
Bu toprakların asıl sahipleri olarak yaşam alanlarımızda sermaye eliyle dizginsiz kâr hırsları uğruna daha fazla yıkıma neden olmasına izin vermemek için mücadeleyi bırakmayacağız.
‘İzinlerin hızlanması maden facialarını getirir’
-Enerji santralleri sahibi olan Kalyon Holdingin varislerinden Hilal Kalyoncu ve 360 Enerji Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Cihad Terzioğlu AKP’nin yeni Merkez Karar ve Yönetim Kuruluna girdi. Maden patronlarının iktidar partisinin karar kurullarında olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Maden izin yönetmeliği zaten çok yoruma açık ve eleştiriye konu olan birçok hususu da barındırıyor. Bu maden izinleri jet hızıyla çıkıyor. Ruhsatlandırmalar ihale aşaması çok hızlı geçiyor. Hatta herhangi bir şekilde ruhsatın denetime tabi tutulmadığı bir konu var. Çanakkale’de açılan bir dava sonucu ruhsatnamesi iptal edilen şirketi savunan Madenciler Derneği başkanı ‘Bütün ruhsat alanlarımızı tehlikede. Bu davaların önüne geçilmesi noktasında ciddi adımlar atılmalı’ demişti. Aslında madencilerin burada örgütlü olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla konu izinlerse zaten bu izinler çok rahat bir şekilde alınabiliyor. Dolayısıyla bu haliyle bile izinlerin jet hızıyla alındığı bir ortamda var olan izin süreçlerinin ortadan kalkması maden facialarının önünün açıldığı anlamına gelir.
‘Ticaretini nasıl yaparız derdindeler’
-Sermayeye açılan çevre rantının yerelleri nasıl etkilediğini görüyoruz. Ancak bugün çevre talanı sadece maden üzerinden yapılmıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan iklim kanunu 20 Şubat tarihinde TBMM’ye sunuldu. Siz bu teklife nasıl bakıyorsunuz?
15 Nisan günü teklifteki ilk dört maddenin oylanmasıyla birlikte komisyon bütün eleştirileri yeniden değerlendirmek için tekrar toplanacağını belirtti. Ama biz bu kanun tasarısında görüyoruz ki ortadan istekli bir çalışma yok. Bu kanunun merkezinde enerji, emisyon ticaret sisteminin olduğu bariz. Uluslararası kirletici, çok uluslu şirketlerin burada kol gezdiği, mevcut ülkemizin bütün bu iklim değişikliğine dair mücadeleden çok ‘ticaretini nasıl yaparıza’ indirgediği bir durum söz konusu. Burada ne halk sağlığına ne iklim değişikliğine karşı mücadeleye ne de karbon ayak izini azaltmaya dönük herhangi bir adım amaçlanmıyor. O yüzden sermayenin dizginsiz kâr hırsının önünü biraz daha açabilme hamleleri olarak yorumluyoruz.
Evrensel'i Takip Et